Ulu Camii
  Dini Sorular /Fragen
 


Dini Sorular /Fragen - Genel soru..

Burdasın:
Dini Sorular /Fragen => Dinii Sorular ve Cevaplar => Genel soru..

<-Geri

 1  2 Devam -> 

raka (Ziyaretçi)
20.02.2007 13:49 (UTC)[alıntı yap]
Selamün aleyküm Hocam bir yerde asagidaki yaziyi okudum:
Sünnet ile farz arasinda duâ, sure veya üç ihlas okumamalidir. Hele bunu adet hâline getirmek bid'attir. ibadetlere ilave yapmak dini degistirmek olur. Hadis-i serifte, (ibadetleri bizim gibi yapmiyan bizden degildir) buyuruluyor. Peygamber efendimiz nasil ibadet etmisse, mezhebimiz bunu nasil bildirmisse, o sekilde ibadet edilir. (sunu da yapalim, ötekini de ilave edelim) demek, dinde reform olur. Asla caiz olmaz. Sünnet ile farz arasinda bir sey okumanin sünneti iskat [iptal] edecegi Bahr-ür-raik'ta da yazilidir.

Bu yazinin haklilik payi ne kadar. Bilgi verirseniz sevinirim.


Bayram Hoca (Ziyaretçi)
26.02.2007 22:42 (UTC)[alıntı yap]
söylediklerinize kaynak belirtin sorunuz tam anlaşılmadı daha net ve adınızı yazın çekinmeyin .Kaynağın cilt sayfasını yazın.kendi anlayışınızın tek doğru olduğunda israr etmeyin.tarihten gelen dini mirası (mezhep imamlarının görüşlerini v.b.g)kazanımları bidat kelimesi ile silip süpürmeyin.Buna kimsenin yetkisi yoktur.Bir mezhep imamını aşaçak ve onun görüşlerine bidat diyecek cesaret kimde olabilir.Kaldı ki bunun dışında dine bir ekleme varsa ve din diye dayatılıyorsa ona elbette bidat deriz ve red ederiz...
arda (Ziyaretçi)
27.02.2007 20:54 (UTC)[alıntı yap]
hocam organ bagsi caizmidir.dinimiz bu konuda nediyor?tessekkür ederim
Bayram Hoca (Ziyaretçi)
27.02.2007 21:27 (UTC)[alıntı yap]
T.C.
BAŞBAKANLIK
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

Organ Nakli 03.03.1980



Hacettepe Üniversitesi Tıp. Fakültesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Mehmet Haberal’ın ölmüş kimselerden alınacak organ ve dokuların, tedavileri ancak bu yoldan yapılabilecek hastalara nakli konusunda, Başkanlık Makamından havale olunan dilekçesi Kurulumuzca incelendi.
Yapılan müzakere sonunda :
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet’in delaletlerinden çıkarılmış umumî hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet'te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslâm fakihleri tarafından bu umumî kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda hükmünü tayinde de aynı yola baş vurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlukatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, İslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.
Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte), kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En’am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur.
Söz konusu ayet-i celilelerden, İslâm fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır.
O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;
Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı,
Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü
Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
İslam fakihleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına,
Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline,
Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına,
Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir. Nitekim, Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu’nun 16.4.1952 tarih ve 211 sayılı kararında, özetle;
“...âmmenin menfaat ve maslahatı göz önünde tutularak, bilinmeyen bir hastalığın bilinir hale gelmesi, hastalığın bilinmemesinden doğacak âmme zararının önlenmesi, hayatta bulunmaları sebebiyle daha şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanması gibi maslahat ve şer’î hikmetlerin husule gelmesini temin için, yakınlarının rızası alınarak, ölüler üzerinde otopsi yapmanın caiz olacağı ve bu gibi sebepler dolayısıyle ölüye gösterilmesi gereken hürmet ve tekrimin zevaline katlanmanın, İslamî hükümlerin bir gereği olduğu...” ifade olunmuştur.
İslam fakihleri, açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mübah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli ve tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır. O halde, hayatı veya hayatî bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığında, kan, doku ve organ nakli yolu ile de bazı şartlara uyularak, tedavinin caiz olması gerekir. Nitekim, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulunun 25.10.1960 tarih ve 492 sayılı kararında, “tedavileri için kan nakline zaruret bulunan hasta ve yaralılara başka kimselerden kan naklinin; başka kimselerden alınacak parçaların takılmasıyla görmeleri mümkün olduğu takdirde; hayatında buna izin vermiş olan kimselerin, ölümlerinden sonra gözlerinden alınacak parçaların bu durumdaki kimselere takılmalarının caiz olacağı...” beyan edilmiştir.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 19.01.1968 gün ve 3 sayılı gerekçeli kararında ise “yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir organı tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin caiz olduğu, tıbbi ve hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de caiz olacağı...” ifade olunmuştur.
Yurdumuz dışında, çeşitli İslâm Ülkelerinin yetkili kişilerince de aynı yolda fetvalar verildiği bilinmektedir.
Kurulumuzca da aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı sonucuna varılmıştır.
Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığının, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi,
Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması,
Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması,
Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması,
Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir.
el-İsra Suresi , 70; et-Tin Suresi, 4
el-Hidaye, el-İnaye ve Feth’ül-Kadir 1/65; Fethu babi’l-İnaye, 1/126; Fetevay-ı Hindiye, 2/390
Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, 1/156; İbnü’l-Arabi, Ahkamü’l-Kur’an, 1/55; Kurtubi, 2/232 ve 7/73; İbn Hazm, el-Muhalla, 7/426
Fetevay-ı Hindiye, 2/296; el-Va’yü’l-İslami, Sayı 137, Yıl 1396, Kuveyt; Istılahat-ı Fıkhiye, 3/157
Fetevay-ı Hindiye 2/390

Ramazan Kartal (Ziyaretçi)
28.02.2007 12:42 (UTC)[alıntı yap]
selamün aleyküm hocam,
galiba yukardaki sorum iyi anlasilmadi.
Size belirttigim görüs benim görüsüm degil. Ben o görüsün dogru olup olmadigini sizden ögrenmek istiyorum. (asagikaki yazi. 7.madde)

Birde Camide konusmak, gülmek, sakalasmak sevaplari yok eder (6. Madde)
deniyor. Eger böyle ise..öyle oldugunada inaniyorum. Cemaatimizi bu konudada bilgilendirirseniz sevinirim. Özellikle bayanlarimizi ilgilendiren bir durum.

hayirli günler..


KAYNAK IHLAS NET
HAZIRLIYAN MUHAMMED FARUK
http://www.enfal.de/mesel3.htm

Camilerde hocalarimiz, nasil abdest alinacagindan, nasil namaz kilinacagindan, cami âdâbindan pek bahsetmiyorlar. Bahsedenler varsa da çok azdir. Arkadaslarimin çoguna sordum. Abdest alirken ayaklarini üç ayri su ile üç defa yikamalari, her yikayista parmak aralarini hilâllemeleri gerekirken, muslugun altina tutup birkaç kere yikadiklarini söylediler. Hâlbuki üçten az veya fazla yikamak mekruhtur.
simdi camide riayet edilecek önemli hususlardan bazilarini bildirelim:
Selâm vermek
1- Camiye girenin orada namazi bekliyenlere selâm vermesi iyi olur. Fakat camide sünneti kilip, farzi beklerken, disaridan gelenin selâmini almak, sünnet ile farz arasinda bir sey okumak, konusmak ve nafile namaz kilmak sünnetin sevabini yok eder. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza namazi kilmali! Eger Kur'an-i kerim okunuyorsa, dinlemek çok sevaptir. Sabahin sünnetini evinde kilip gelen kimse de, camiye gelince, konusmaz, sesli olarak bir sey okumaz.
2- Camiye girince ön safa durmali, yaslilar var diye geride durmamalidir! Birinci safta yer varken, ikinci safta durmak mekruhtur. Hadis-i seriflerde buyuruldu ki:
(En hayirli saf, ilk saftir. Sevabi en az olan da geri saflardir.)
(ilk safin fazileti bilinseydi, oraya geçmek için kura çekilirdi.)
(Namaz kilarken ilk safta durmak iyi kimselere nasib olur.)
(Allah ve melekler ilk safta namaz kilanlara, salât ve selâm eder.)
Cennete girmek için ne yapacagini soran bir zata, Peygamber efendimiz (müezzin veya imam ol) buyurdu. O da (yapamam) dedi. (Öyle ise namazini ilk safta kil) buyurdu. Ön safa geçerken kimseyi incitmemeli! Hadis-i serifte, (Halki incitmemek için ön safa geçmiyen, iki misli sevaba kavusur.) buyuruldu.
3- Peygamber efendimiz mescidin sag tarafinda bulunmanin daha sevap oldugunu söyleyince, Eshab-i kiram, mescidin sag tarafini doldurmaya basladi. Sol tarafta açiklik kaldi. Bunu gören Peygamber efendimiz (Mescidin solundaki açikligi dolduran, iki misli sevab kazanir.) buyurdu. Demek ki, önce sag tarafa durmak sol tarafa durmaktan daha sevaptir. Solda bosluk kalirsa burayi doldurmak sag taraftan daha sevaptir.
Saflar sIklasmali
4- Büyük camide cemaat bir saf da olsa, yine sIk durmak gerekir. Saflarin sIk olmasi, rahmetin gelmesine sebep olur. Saflar sIklastirilip omuzlar birbirine sIkica degmelidir! Eshab-i kiram safta çok sIk durdugundan elbiselerinin omuzlari eskirdi. Hadis-i seriflerde buyuruldu ki:
(Namazda omuz omuza sIk durun! Açikliklari kapatin ki, seytan girmesin!)
(Hak teâlâ safi sIklastirana rahmet eder, safta bosluk birakana gazap eder.)
(Saftaki boslugu dolduranin günahlari affolur.)
5- Büyük camide ayaklar ile secde yeri arasindan, küçük câmide, ayaklari ile kible duvari arasindan geçen günaha girer. Hadis-i serifte buyuruldu ki: (Bir kimse, namaz kilanin önünden geçmenin, ne kadar çok günah oldugunu bilseydi, geçmeyip, yüz yil beklemeyi tercih ederdi.)
Herkesin gelip geçecegi yere durana da günah olur. Ancak ön safta bos yer var iken, boslugu doldurmak için namaz kilanin önünden geçmek günah olmaz. Çünkü bu kimse, kendisine olan hürmeti kaldirmis demektir. Namaz kilanin önünden, insan veya hayvan geçmekle namaz bozulmus olmaz. Namazi bir sütre, yani direk gibi bir seyin arkasinda kilmak gerekir. Hadis-i serifte buyuruldu ki: (Namaza dururken sütre koyun! Geçmek isteyene mani olun!) [Geçene isaretle, yüksek sesle okumakla mani olmak caiz ise de, bunlari yapmamak daha iyidir.]
6- Camide konusmak, gülmek, sakalasmak sevaplari yok eder. Hadis-i serifte buyuruldu ki: (Mescidde dünya kelâmi söyliyenin agzindan kötü bir koku çikar. Melekler, "Ya Rabbi, bu kulun mescidde söyledigi kelâmdan dolayi, agzindan çikan fena koku bizleri rahatsiz ediyor" derler. Hak teâlâ da buyurur ki: "izzim, celâlim hakki için, onlara büyük belâ veririm."
Camiye girince, önce iki rekat tehiyyet-ül-mescid namazi kilip veya baska ibâdet yapip, itikâfa niyet ettikten sonra, yüksek sesle olmamak sarti ile konusmak caizdir. ihtiyaç olmadan mecsidde konusulmaz. Hadis-i serifte buyuruldu ki: (Ahir zamanda bazi kimseler, mescidlerde dünyadan konusacaklar, dünya kelâmi söyliyecekler. Onlarla beraber olmayin! Allahin böyle kimselerle isi yoktur.)
Mescide girince, farz veya baska namaz kilininca, tehiyyet-ül-mescid namazi da kilinmis olursa da, sünnete veya farza baslarken, (Vaktin sünnetine ve tehiyyetülmescid namazina) diye niyet edilirse, niyetinin de sevabini alir.
Üç ihlas okumak
7- Sünnet ile farz arasinda duâ, sure veya üç ihlas okumamalidir. Hele bunu adet hâline getirmek bid'attir. ibadetlere ilave yapmak dini degistirmek olur. Hadis-i serifte, (ibadetleri bizim gibi yapmiyan bizden degildir) buyuruluyor. Peygamber efendimiz nasil ibadet etmisse, mezhebimiz bunu nasil bildirmisse, o sekilde ibadet edilir. (sunu da yapalim, ötekini de ilave edelim) demek, dinde reform olur. Asla caiz olmaz. Sünnet ile farz arasinda bir sey okumanin sünneti iskat [iptal] edecegi Bahr-ür-raik'ta da yazilidir.[/b]8- Cemaatle namaz kilinirken, sünnete baslamak mekruhtur. Sabah sünnetini kilmamis olan, sünneti kilarsa, cemaat ile namazda oturmayi da kaçiracagini anlarsa, sünneti kilmaz, hemen imama uyar. Cemaat ile 2. rekatta oturabilecegini anlarsa, sünneti caminin disinda, sofada [holde] çabuk kilar. Hol yoksa, içerde direk arkasinda kilar. Böyle yer yoksa sünneti kilmaz. Çünkü, cemaat ile kilinirken, nafile kilmak mekruhtur. Mekruh islememek için sünnet terkedilir. Cuma günü imam minbere çikinca sünnete baslamak da mekruhtur.
9- Camide farzi yalniz kilmis olan, ögle ve yatsi namazlarinda, yaninda cemaatle namaz kilinmaya baslanirsa, ya cemaate uyup nafile olarak kilar veya camiden çikar. Diger üç namazi yalniz kilmis olanin, cemaat ile kilinirken bile, cemaate uyup nafile olarak kilamayacagi için, camiden çikmasi vacip olur. Çünkü, cemaate uymamak günahtir.
Temizlige riayet
10- Sogan, sarmisak gibi pis kokulu sey yiyerek, camiye gelmek de dogru degildir. Hadis-i serifte (Sarmisak yiyen, kokusu gitmeden mescidimize yaklasmasin, insanin rahatsiz oldugu seylerden melekler de rahatsiz olur.) buyuruldu. Yagli, kirli ve pis kokan is elbisesiyle, kirli ayakla camiye gelip halki rahatsiz etmemelidir! Bazilari sigara kokusundan da rahatsiz olur. Onun için agzinda ve elbisesinde sigara kokanlar da temizleyip, kokuyu giderdikten sonra camiye gelmelidir. Çiplak ayakla namaz kilmak Hanefide mekruhtur. Çorabi kirli olan ve temiz çorap da bulamiyan kimse, halki rahatsiz etmemek, yani haram islememek için çorapsiz namaz kilabilirse de, mekruh islememek için daha önceden tedbir alip, eski de olsa, temiz çorapla camiye gelmelidir.
Müslümanlarin vücutlari, elbiseleri, çamasirlari, yemekleri temiz olur. Temiz olunca da mikrop ve hastalik bulunmaz. Kur'an-i kerimde, (Temiz olanlari severim) buyuruluyor. Hadis-i serifte de buyuruldu ki: (Müslümanlik temizlik dinidir. Temiz olun! Cennete ancak temiz olanlar girer.)
11- itikâfa niyet edenler hariç, camide birsey yiyip içmek mekruhtur. Onun için camiye girerken itikafa niyet etmelidir. Ondan sonra ihtiyaç olursa yiyip içmek mekruh olmaz.
12- Camide oturmak sevabdir. Hadis-i serifte, (Bes sey ibadettir: Az yemek, camide oturmak, Kâbeye, Mushafa ve alimin yüzüne bakmak.) buyurulmustur. Camiye kötü niyetle, mesela ayakkabi çalmak için giren, günah islemis olur. Caminin Allahin sevdigi yer oldugunu düsünen kimse, burayi ziyarete de niyet ederse sevabi daha çok olur. Namaz kilmayi beklemek için, camide itikaf edip ahireti düsünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için ayri sevaba kavusur.
13- Çok kimse, sandalyeye, koltuga oturmaya alistigi için camide dizüstü oturamiyorlar. Ya bagdas kuruyorlar veya ayaklarini dikerek oturuyorlar. Mecbur kalmadikça, böyle oturmak edebe uygun degildir. Kur'an-i kerim okumak Allahü teâlâ ile konusmak demektir. Kur'an-i kerim okunurken yaylanip oturmak çirkin olur. Tesbih çekerken, zikrederken de mümkün mertebe dizüstü oturmaya gayret etmelidir. Müslümanlarin yaninda da edebli oturmak gerekir. Peygamber efendimiz, kizinin yaninda bile bir defa olsun, ayagini uzatip oturmamistir.
Evliyadan bir zat, dizüstü otura otura yorulmus, biraz da bagdas kurayim demis. Bagdas kurup otururken, (Köle efendisinin yaninda böyle mi oturur?) diye bir ses gelir. O da artik ömür boyu hep dizüstü oturur. Kul olan da zaruret olmadikça, Rabbinin huzurunda edepli oturmaya çalismalidir.
Müezzinlik yapanlar
14- Müezzinlik yapanlarin bazi hususlari bilmesi gerekir. Meselâ yürüyerek ikamet okunmaz. ikamet okurken el baglanmaz. Üç istigfar namazlarin sonunda okunur. Sabah ve ikindinin farzindan selam verip Allahümme entesselamü... dedikten sonra, ögle, aksam ve yatsida ise son sünnetten sonra okunur.
Müezzin, cemaatle namaz kilinirken arkada bir yerde durmaz, cemaatle beraber safa girer. Cemaatten arkada müezzin yeri denilen yerde yalniz basina durmasi mekruhtur.
15- Evde, camide veya minarede ezan kibleye karsi okunur. Hayyealessalah derken sadece yüzü saga, hayyealelfelah derken yüzü sola döndürmek sünnettir. Vücut döndürülmez. Minarede ise dönerek okurken de, gögüs kibleden baska yöne döndürülmez.
Ezan okunurken, Resulullah efendimizin ismini isiten, iki elin bas parmaklarini, gözlerinin üstüne koyarak, (iki gözümün nurusun sen ya Resulallah) der. Hadis-i serifte, (Salihler anilinca rahmet iner) buyuruldu. Hz.Ebu Bekr-i Siddik, ezan okunurken, Resulullahin ismini isitince, iki bas parmaginin tirnagini öpüp gözlerine sürdü. Peygamber efendimiz, sebebini sorunca, (Ya Resulallah, senin mübarek isminle bereketlenmek için) dedi. Peygamber efendimiz, (Güzel yaptin. Böyle yapan göz agrisi çekmez) buyurdu. Tirnaklari göze koyunca, (Allahümmahfaz ayneyye ve nevvirhümâ demelidir! ikamet okunurken böyle yapilmaz. Tirnaklar öpülüp göze sürülmez.
Camide fazla isik
16- Atalarimiz, camileri los yapmislardir. Fazla aydinlikta kilmak, husua engel olur. Bu bakimdan camilerde fazla isik yakmak hem husua mani olmak, hem de israf yönünden mahzurludur. Mübarek gecelerde, camide fazla isik yakmak ise bid'attir. Kitap okurken, Kur'an-i kerim çalisirken veya baska bir ihtiyaç halinde, ihtiyaç miktari fazla isik yakmakta mahzur olmaz.
17- Camiye küçük çocuk getirmek mekruhtur. Eger çocuk zarar verir, kirletirse haram olur. Hadis-i serifte, (Camiye çocuk koymayin) buyuruluyor.
18- Cemaate yetisilemiyecek bile olsa, yine camiye giderken kosmamali. Peygamber efendimiz, (Namaza giderken kosmayin!) buyurmustur. Cemaate yetisebilmek için kosmak mekruhtur.
19- Yolda konusmiyacaksa, sabahin sünnetini evde kilmali. Hadis-i serifte buyuruluyor ki: (Sabahin sünnetini evde kilmak, rizkin bereketine, ev halki ile iyi geçime ve imanla ölmeye sebep olur.)
20- imamin, son sünneti, farzi kildigi yerde kilmasi mekruhtur. Cemaatin ayni yerde kilmasi caizdir. Yer degistirmek için birini çekip ona sIkinti vermemelidir!.
21- Camide hikmet, güzel ahlâk, nasihat bildiren siir ve ilâhîleri ara sira okumak günah degildir. Devamli böyle vakit geçirmek mekruhtur.
22- Camilerde birinci cemaatin imami mihrapta kildirmazsa, mekruh olur. imami ve cemaati belli kimseler olan her camide, vakit namazlari, imam mihrapta olarak, cemaat ile kilindiktan sonra, tekrar cemaatler yapilabilir. Ancak sonraki cemaatler, mihraptan baska yerde kilmalidir! Eger sonraki cemaatin imami mihrapta bulunur, ezan ve ikamet okunmazsa, mekruh olmaz, diyen âlimler de vardir. ihtiyaten sonraki cemaatler mihrapta kilmamalidir! Yol kenarlarindaki belli bir imami olmayan mescitlerde, ezan ve ikamet okunarak, mihrapta veya mescidin baska yerinde cemaatler yapilabilir.
23- imam efendi, namazi uzatip cemaati rahatsiz etmemelidir. Hadis-i seriflerde buyuruluyor ki:
(imam olunca namazi hafif kildirin! Cemaatin içinde, küçük, yasli, hasta ve ihtiyaç sahibi olabilir. Yalniz kilarken uzatabilirsiniz.)
(imam olan, Allahtan korksun, imamlik ettiklerinin sorumlulugunu yüklendigini bilsin! Eger imam namazi eksiksiz kildirirsa, cemaatin sevabi kadar da imama sevap verilir. Eger eksik kildirirsa, günahi yalniz imama olur.)
24- Farzi yalniz kilan kimsenin yaninda, o farzi cemaatle kilmaya baslasalar, birinci rekâtte secde etmedi ise, ayakta iken, bir yana selâm vererek, namazi bozar, imama uyar. Birinci rekâtin secdesini yapti ise, dört rekâtli farzlarda, iki rekât kilip selâm verir. Üçüncü rekâtin secdesini yapmadi ise, ayakta bir tarafa selâm verip bozar ve cemaate katilir. Üçüncü rekâtin secdesini yapti ise, dört rekâti tamamlar. Sünnet veya kaza kilarken farza baslanirsa, bozmaz.
25- Yalniz namaz kilan, selâm verirken hafaza meleklerine niyet eder. Cemaatle kilan, meleklerle birlikte sagindaki, solundaki cemaate de niyet eder.
26- Camiye giren kimse, ikamet okunup farza baslandigini görünce, hemen imama uymalidir. Çünkü cemaatle namaz kilinirken sünnet kilmak mekruhtur.
Sabah namazinin farzi kilinirken camiye gelen, cemaatten ayri bir yerde sünneti kilip, sonra imama uyar. Eger sünneti kilinca cemaate yetisemiyecegini zannederse, hemen imama uyar. Artik farz kilindiktan sonra da bu sünneti kilamaz. Çünkü sabah namazinin farzi kilindiktan sonra sünnet kilinmaz.
Ögleyin camiye gelen, ikamet okunmus veya farza durulmussa, o da hemen imama uyar. Farzi kildiktan sonra kilamadigi ilk sünneti kilar. Sonra da son sünneti kilar. Yatsi namazinin farzi kilinirken camiye gelen kimse ise, ögle namazinda anlatilan gibi hareket eder.
ikindi namazinin farzi kilinirken camiye gelen kimse, hemen imama uyar. Farzdan sonra da artik sünneti kilmaz. Çünkü ikindinin farzindan sonra nafile kilmak mekruhtur. Fakat kaza namazi kilmak caizdir. Aksama kirk dakika kalincaya kadar kaza namazi kilinabilir.
Camiye girip, cemaat baslamadan ikindinin sünnetini iki rekât olsun kilma imkâni varsa, iki kilmalidir. Peygamber efendimizin, ikindinin sünnetini iki rekât kildigi zamanlar da olmustur. Eshab-i kiramdan, (Resûlullah, ikindinin farzindan önce, iki rekât namaz kilardi) rivayetleri de vardir.
27- Imam, dördüncü rekâtte oturup, Ettehiyyatü'yü okuduktan sonra besinci rekâte kalkmissa, cemaat oturarak imami bekler. imam, yanildigini hatirlayip otursa ve secde-i sehv de yapmadan hemen selâm verse, cemaat de selâm verir. imam, rükû ve secdeye giderse, cemaat imami beklemeden selâm verir. Eger imam, dördüncü rekâtte oturmadan kalkmissa, yanildigini hatirlamayip secdeye gitse, namaz fasid olur, yani bozulur. Cemaatin oturmasi ve selâm vermesi fayda vermez.
28- Namazlari cemaatle kilmali! Yarinki yazida cemaatle ilgili kâfi bilgi vardir.

Kaynak: Ihlas Net

Hazirlayan: Muhammed Faruk


Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 2
Bütün postalar: 18
Bütün kullanıcılar: 1
 
 
  Heute waren schon 50 ziyaretçi (55 klik) hier!  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden